"Çile, "Kaldırımlar" ve "Bir Adam Yaratmak"ın da aralarında bulunduğu yüze yakın esere imza atan şair, yazar ve düşünür Necip Fazıl Kısakürek, vefatının 40. yılında “açılacak” dediği ulu mabed Ayasofya’nın gölgesindeki Ayasofya Medresesinde anıldı.
Bâkî'den sonra ikinci "Sultanu'ş Şuara" unvanına sahip olan, şair, yazar ve düşünür Necip Fazıl Kısakürek’in vefatının üzerinden 40 yıl geçti. Çok sayıda esere imza atan şair, yazar ve düşünür Necip Fazıl Kısakürek ve üstadın Ayasofya’sı, ulu mabedin gölgesinde bulunan ve Üniversitemizin Ayasofya Yerleşkesi olarak faaliyet gösteren medresedeki açık oturumla ele alındı.
Zirve, Ötesi Olmamaktır…
İstanbul İl Kültür Müdürlüğü ve Üniversitemizin birlikte düzenlediği "Necip Fazıl ve Ayasofya" başlıklı açık oturumda söz alan Rektörümüz Prof. Dr. M. Fatih Andı, “Necip Fazıl Kısakürek ile birlikte bizi Ayasofya'nın ruhuna aşina tutan, Ayasofya endişesini içimizde sürekli diri tutmamızı sağlayan, Ayasofya'yı kendine dert edinmiş ve bu işin çilesini çekmiş Osman Yüksel Serdengeçti'yi, Kadir Mısıroğlu'nu, Ali Ulvi Kurucu gibi düşünce, sanat ve mücadele erbabı büyükleri de rahmetle anmamız gerekir.” dedi. Konuşmasında Yahya Kemal üzerinden Necip Fazıl'a geçiş yapan Rektörümüz, bu iki dev isminin kendi alanlarında tek olduklarını belirterek “Zirve, zaten ötesi olmamaktır" dedi.
Ayasofya Hitabesi Asırlık Bir Metindir
Necip Fazıl Kısakürek'in Ayasofya Hitabesi'nden paragraflar okuyan Coşkun Yılmaz, “Ayasofya metni Ayasofya gibi tarihi süreci bütün ihtişamıyla, bütün derinliğiyle tıpkı Ayasofya gibi ortaya koyan bir metin olmuştur. Asırlık bir metindir. Üstat, Ayasofya üzerinden bir medeniyet muhasebesi ve gelecek tasavvurunu ortaya koymuştur.” ifadelerini kullanırken Beşir Ayvazoğlu, "Ayasofya'nın camiye çevrilmesi idealinde Necip Fazıl kalemiyle çok büyük bir mücadele vermiştir" dedi. Celâl Fedai ise Necip Fazıl'ın toplumu değiştiren şairler kategorisinde değerlendirilmesi gerektiğini söyleyerek Necip Fazıl’ın insanların düşüncelerinde bambaşka ufuklar açtığına vurgu yaptı.